ARAPÇA MASDARLAR
Masdar, fiillerden türemiş isim kategorisinde kelimelerdendir.
Türkçe ndilbilgisinde masdar olarak -mak/-mek ve -ma/-me ekleriyle yapılan isimler öğretilmekteyse de Arapçanın dilbilgisinde “geliş, alış, ölüm, alım, satım” anlamlarındaki isimlerin yanı sıra “güzellik, incelik, kabalık” anlamlarındaki isimler de masdar olarak adlandırılan kelime kategorilerinde üretilirler. Arapçanın dilbilgisinde fiilin görülen geçmiş zaman 3. teklik şahsındaki şekli fiilin en yalın hâlidir.
Meselâ:
کَتَبَ ketebe “yazdı” fiili, bu kökten türemiş kelimelerin en yalın şeklidir.
Çeşitli eklemelerle türlü kalıplarda kelimeler bu fiilden türetilir: کتابت kitâbet
“yazma işi, yazı yazma”.
فَتَحَ fetaha “açtı” fiil şeklinden türetilen bir masdar فتح feth “açma, fetih”.
عَلِمَ alime “bildi” fiil şeklinden türetilen bir masdar علم ilm “bilme, bilgi,
ilim”.
Söz konusu fiil şekilleri, fiilin en yalın şeklini, yani kök hâlini gösterir.
Türkçede nasıl fiil köklerine ekler getirerek yeni kelimeler yapıyorsak
Arapçada da fiil köklerinden yeni kelimeler yapılır; ancak Arapça eklemeli
değil, bükünlü bir dil olduğundan fiil kökünün başına-ortasına-sonuna kimi
sesler getirilerek yeni kelimeler yapılır. Birinci Ünite’de yalın kökten yeni
kelime yapmak için kullanılan seslerin neler olduğunu ve bunlara zâid harfler
denildiğini öğrenmiştik. Kelimenin kökünü oluşturanlar dışındaki harfler
zâid’dir.
عَلِمَ alime “bildi” fiilini ele alalım. Dilimizde bu kökten türemiş kelimeler
vardır. Bu kelimelerin bir kısmı harf ilâvesiyle türetilmiştir:
علم ilm “ilim, bilgi”, عالم âlim “bilgin”, معلوم ma’lûm “bilinen”, تعليم ta’lîm
“öğretme”, تعلم ta’allüm “öğrenme”, معلم mu’allim “öğretmen”, اعلام i’lâm
“bildirme, duyurma” vs.
Bütün bu türetmeler belli kalıplar içerisinde olmaktadır. Bu kalıplara vezin
denildiğini biliyorsunuz.
Arapçada masdarlar, türedikleri fiilerin teklik 3. şahıstaki çekimlerinde zâid
harf bulunup bulunmamasına göre iki gruba ayrılır. Meselâ فتح fetaha “açtı”
Arapçadaki hasene, ahsene gibi çekimli şekiller Türkçede kullanılmazlar.
Buradaki örnekler mücerred (yalın) ve mezîdünfih (ilâveli) ayrımının anlaşılması için verilmiştir.
Arapçada Kelime Yapımı:Mücerred Masdarlar, İsm-i Fâ’iller ve İsm-i Mef’ûller
fiilinde zâid harf yoktur, harflerin hepsi aslîdir. أَحْسَنَ ahsene “iyilik etti”
fiilinde baştaki hemze zâiddir. Birinci gruptaki fiillerden türetilen masdarlara
mücerred masdarlar (yalın masdarlar), ikinci gruptaki fiillerden türetilen
masdarlara mezîdünfih masdarlar (artırılmış, harf ilâve edilmiş masdarlar) adı verilir.
Mücerred (yalın) masdarların kalıpları, belli bir anlam üretmezler; fiilden
türetilen bir ismin niçin bu vezinden türetildiğinin belli bir kuralı yoktur.
Toplumca o kelime üzerinde uzlaşılmıştır ve bu kelimeler dilin kullanımıyla
edinilir, öğrenilir. Bu yüzden bu gruba giren masdarlara semâî masdarlar (yani işitip öğrenmeye dayalı masdarlar) da denir.
Mezîdünfih masdarların üretildiği kalıplar ise belli, değiştirilemez anlamlar
üretirler. Her fiil her kalıba getirilip yeni bir kelime üretilemez. Fiilin geçişli
veya geçişsiz oluşu önemlidir. Buna göre kalıplar etken-edilgen-dönüşlü-işteş
çatılarda belli anlamları üretirler. Bu özellikleri dolayısıyla
geçişlilik/geçişsizlik (yani fiilin nesne alıp almaması) açısından uygun olmak
şartıyla bir fiil belli bir kalıba uygulandığında belli bir anlam üretilmiş olur.
Nasıl Türkçede +çı eki meslek ismi yapıyorsa ve biz bir kelime kökünden
meslek ifade eden bir kelime yapmak istediğimizde bu eke başvuruyorsak
Arapçanın mezîdünfih masdarları da benzer şekilde “önceden belirlenmiş”
anlamları üretirler. Bu yüzden bunlara kıyâsî masdarlar (yani kıyaslamaya
dayalı masdarlar) da denir.
Masdarlardaki bu ayrımın Osmanlı Türkçesi metinlerini doğru
anlamlandırmada önemli yeri vardır. Özellikle kıyâsî masdarların üretimi
doğrudan anlamla ilgili olduğu için bunların yapılarını iyi kavrarsak birçok
kelimeyi daha doğru okur ve anlamlandırırız.
Kısaca özetlersek:
Semaî masdarların anlamlarını sözlükten bularak öğrenebiliriz.
Kıyâsî masdarların ise sözlüğe bakmadan önce sezilecek, bilinecek bir
anlam çerçevesi vardır.
Kıyâsî masdarlar geçişlilik/geçişsizlik, etkenlik-edilgenlik-dönüşlülükişteşlik
çatılarını ürettikleri için anlam çerçevelerinin bilinmesi gerekir.
Bunu bir örnekle görelim:
علم ilm “bilim” kelimesi semâî/mücerred bir masdardır. Yalın isim gibidir.
Anlamı konusunda yapısından doğan herhangi bir sezgiye sahip olamayız. Bu kelimenin anlamını bir kaynaktan öğrenmiş olmalıyız.
تعليم ta’lîm “bildirme, öğretme” kelimesi geçişli ve etken bir masdardır. Bir
“şeyi” bir “kimseye” öğretiriz.
تعلم ta’allüm “öğrenme” kelimesi de geçişlidir ancak çatı itibariyle
“dönüşlü”dür. Bir “şeyi” özne “kendisi” öğrenir.
“Ben mektepte Fransızca ta’lîm ediyorum.” cümlesinden öznenin öğretmen
olduğunu anlarız; çünkü birilerine “öğretiyor”.
“Ben mektepte Fransızca ta’allüm ediyorum.” cümlesinden ise öznenin
öğrenci olduğunu anlarız; çünkü “öğreniyor”.
مجادله mücâdele kelimesinin üretildiği kalıbın işteşlik anlamını ürettiğini
öğrenmişsek artık bu kelimenin anlamını bilmeden dahi bu anlamla ilgili bir
önsezimiz olur. Aynı kalıpta olan ve خبر haber kökünden türetilmiş مخابره
muhâbere kelimesinin de karşılıklı yapılan bir işi ifade ettiğini sezeriz:
“haberleşme”.
Bundan sonraki bölümlerde önce semâî / mücerred masdarların üretildiği
ve Osmanlı Türkçesinde sıkça kullanılan bazı kalıpları ve mimli masdarları,
sonra da kıyâsî / mezîdünfih masdarların üretildiği kalıpları ve mec’ûl
masdarları öğreneceğiz.
Arapçada masdarlar kaç gruba ayrılır?
Mücerred (Semâî) Masdarlar
Mücerred masdarların üretildiği kalıplar belli bir anlam üretmezler. Herhangi
bir yalın fiilden herhangi bir mücerred masdar kalıbında kelime üretilmiş
olması bir bakıma tesadüfîdir. Bu kelimelerin anlamları hakkında dilbilgisine
dayanan bir önsezimiz olmaz. Bu bakımdan mücerred masdarlar ile câmid
(donuk) isimler birbirlerine benzerler ve birçok kalıpları ortaktır.
Semâî mücerred masdarların büyük kısmında aslî harflerin sayısı üçtür.
Bunlara sülâsî mücerred masdarlar denilir. Aslî harfleri dört olanlara rubâî
mücerred masdarlar denir. Arapçada aslî harfî beş olan humâsî mücerred
masdarlar da vardır. Dörtlü ve beşli masdar örnekleri dilimizde çok az
kullanılmıştır.
Sülâsî Mücerred Masdarların Vezinleri
Aşağıda Osmanlı Türkçesinde sıkça kullanılan mücerred masdarların
kalıplarını ve birkaç örneğini öğreneceğiz. Bu örnekleri, vezinlerine göre
okuyunuz ve anlamlarını öğreniniz.
Kimi vezinlerin sonundaki yuvarlak te ( ة) Osmanlı Türkçesinde ya açık te ( (ت veya /e/ (٥) şeklinde yazılmıştır.
فَعْل fa’l امر emr, بحث bahs, جهل cehl, ذوق zevk, قتل katl, قطع kat’,
نهى nehy, وعظ va’z vs.
فِعْل fi’l اذن izn, حلم hilm, ذكر zikr, رزق rızk, شرك şirk, شعر şi’r, علم
ilm, فكر fikr vs.
فُعْل fu’l بخل buhl, حسن hüsn, حكم hükm, شكر şükr, ظلم zulm, عمر
ömr, كفر küfr, نصح nush vs.
فَعَل fa’al ادب، بصر، مرض، طلب، كرم، عمل، جدل
فَعْلَةْ fa’let رحمت، كثرت، صنعت، غيرت، جذبه، توبه، حمله
فِعْلَةْ fi’let حكمت، خذمت، نعمت، شركت، سرقت، فكرت
فُعْلَةْ fu’let الفت، غربت، صحبت، رحصت، شهرت، نصرت
فُعُول fu’ûl سكوت، سقوط، طلوع، غر وب، ركوع، غرور، ظهور
Mimli masdarlar, dilbilgisel anlamları bakımından mücerred masdarlara benzerler, başlarındaki mim harfi zâiddir: merhamet, maksad, meşgale vs.
Mec’ûl masdarlar, çeşitli isim ve sıfatlardan +iyyet son ekiyle yapılmış soyut isimlerdir: insâniyyet, beşeriyyet, hürriyyet vs.
فُعُولَةْ fu’ûlet رطوبت، خصومت، صعوبت، برودت، نحوست، حكومت
فَعال fa’âl تمام، حرام، حلال، صواب، ثواب، قرار، طعام، زوال
فِعال fi’âl حجاب، خطاب، صيام، نظام، فرار، سماع، ختام
فَعالَة fa’âlet شهادت، سلامت، جهالت، سعادت، شفاعت، رخاوت
فِعالَة fi’âlet عبادت، زيارت، شكايت، خطابت، حمايه، حكايه، وقايه
فِعْلان fi’lân نسيان، وجدان، عرفان، فقدان، رضوان
فُعْلان fu’lân شكران، قربان، خسران، غفران، رجحان، كفران
فَعَلان fa’alân دوران، جريان، خلجان، فوران، فيضان
تفعال tef’âl تذكار، تسيار، تعداد، تكرار
Bilhassa fi’l ve fu’l ve fa’l veznindeki bazı kelimeler Türkçede kimi ses
değişikliklerine uğramışlardır. Bu kelimeler görüldüğü gibi tek ünlülüdür ve
birçoğunun ses yapıları Türkçenin ses yapısına uymaz. Bu gibi kelimelerden
yüksek bir kullanım sıklığına sahip olanların iç seste bir ünlü türemesiyle
Türkçenin ses yapısına uydurulduklarını görürüz: fikr > fikir, rızk > rızık, şi’r >
şiir, küfr > küfür, şükr > şükür gibi. Bu kelimeler ünlüyle başlayan bir ek
aldıklarında türeyen bu ünlü düşer: fikir > fikrimiz, rızık > rızkını, hüküm >
hükmüne vs. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu kelimelerin Arapçadaki
orijinal imlâlarıyla yazıldıklarıdır.